Çeşitli vesilelerle yurtdışında bulunduğum zamanlar, o zamanlar henüz anne olmamış olsam bile, minik bebeklerini slinge takıp müzeleri gezen turistlere hep özenmişimdir. Henüz anne gözüyle bakamadığım o dönemlerde neden ülkemizde bu tür manzaralara rastlamadığımı düşündüğüm de olmuştur. Ege ve güneydeki müzelerde gene bebekli anneler görürdüm ama bunlar da genelde avrupalı turistlerdir. Avrupada bu kadar doğal karşılanan, adeta hayatın bir parçası olan bebekle /çocukla müze gezmek bizde neden yaygın değil, ancak oğlum olduktan sonra anladım.
Poyraz 1,5
yaşındaydı birlikte müzelere gitmeye başladık, daha kapıdan girerken güvenlik
görevlilerinin bakışlarıyla karşılaşıyorsunuz. Özellikle resim sergisi gezmek
istiyorsanız çocuğun elindeki suya kadar elinden alınıyor, oysa ben oraya
çocuğumu getirecek bilinçteysem elbette eserleri koruyacak kadar da bilincim var
demektir. Neyse güvenlik görevlisini geçtiniz diyelim bu sefer içeride gezen
insanların bakışlarına maruz kalıyorsunuz. Hepinizin bildiği üzere çocuk denen
varlık zaten sabit durmayı sevmeyen, amaçsız koşma üzerine programlanmış
oluyor, çocuklar etrafta koşturunca bizim entellektüel insanımız nedense hemen
rahatsız oluyor.
Türkiye’de
müzelerin kütüphaneler gibi sessiz olması gerektiğine dair bir yanılgı var,
yurt dışında ben böyle bir kural hiç görmedim, insanlar müzede oturup sohbet
eder, eserleri tartışır, çocuklar ortalıkta peki ala koşturabilir kimse de
rahatsız olmaz. Elbette bende çocuklar etraftakileri rahatsız edebilir
demiyorum ama çocuklarımıza sanat bilinci yerleştirmek istiyorsak onlara karşı
daha toleranslı davranmamız gerektiğini düşünüyorum.
Şehirde eskiye
nazaran çok daha fazla modern sanat müzesi var, bunlar biraz daha farklı bir
kültürle çocukları özellikle müzelere çekmeye çalışıyorlar. İstanbul Modern,
Sakıp Sabancı Müzesi, Pera Müzesi, Borusan Contemparary hepsinde çocuklar için
atölyeler düzenleniyor. Bizde özellikle İstanbul Modern’dekilere katılıyoruz ve
çok beğeniyoruz. Bir nesile sanat
bilinci aşılamak istiyorsak onları sanatın içinde tutmalıyız bence. Belki 2-3
yaş çok erken bunun için diye düşünenler olabilir ama ben faydası olduğuna
inanıyorum.
Bazen özellikle
illa çocuğu müzeye götüreyim derdinde olmuyorum, şehre güzel bir sergi geliyor
ve ben ona gitmek istiyorum, çocuğumu bırakacak yer yok deyip sergiyi gezmekten
kendimi alıkoymuyorum , çocuğumu da alıp gidiyorum, o da benimle birlikte
geziyor. Kimileri uygun bulmasa da ben bunu gayet normal buluyorum.
Şehrimizde
çocukların gezmekten son derece keyif alacağı güzel müzeler de var İstanbul
Oyuncak Müzesi, Rahmi Koç Müzesi, Sarıyer Ural Ataman Klasik otomobiller müzesi
bunlardan birkaçı. Özel müzeler hariç devlet müzeleri de çocuklar için
keşfedilmeyi bekleyen birer dünya. Sizde bir gününüzü ayırıp çocuğunuzla birlikte İstanbul Arkeoloji Müzesine gidin, koridorlarda birlikte gezin, Anadolu uygarlıkları arasında dolaşın, hikayeler anlatın ona, harika bahçesinde soluklanın, inanın harika bir gün geçireceksiniz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder