Bir bayram sabahı 6.45te İstanbul’dan yola çıkıp Bursa’ya
gezmeye gittik. Bize çok yakın ve güzel bir il olmasına rağmen o güne kadar hiç
gezmeye gitmemiştim. Gitmeden önce gene planlar yaptım bir sürü gezilecek yer
yazdım ama yağmur bütün planlarımızı alt üst etti. Ekim ayı olunca sağanak
yağmur gezimizi yarıda kestirdi bize ama gene de ilk gün gezdik. Sabah ilk
olarak Cumalıkızık’a gittik ve orada kahvaltı ettik. Cumalıkızık çok güzel
şirin bir köy, kahvaltısı ve yöresel ürünleri güzeldi. Cumalıkızık’la ilgili
ayrı bir yazı yazmıştım, buradan okuyabilirsiniz.
Cumalıkızık’tan çıkınca Uludağ’a çıktık, bu kadar gezen bir
insan olmama rağmen hayatımda ilk defa Uludağ’a gittim J Kar yoktu ama sonbahar
mevsimine yaraşır harika bir manzara vardı, dağın kendisinden ziyade dağ
yolundaki bu güzel manzarayı çok sevdim.
Dağa çıkınca ben biraz hayal kırıklığına uğradım etraf çok bakımsız görünüyordu, belki de henüz sezon açılmadığından böyleydi ama lüks otellerin çevresinde bile çöpler vardı yerlerde. Bayram tatili olduğu için yukarısı kalabalıktı, bir sürü insan tesislerde oturmuş yemek yiyordu. Yukarı kadar çıkmışken teleferiğe bindik, çocuklar çok sevdi ama açıkçası ben biraz tırstım çok korunaklı gibi gelmedi bana.
Teleferiğin en yukarı çıktığı noktada bir cafe yapmışlar,
zaten mevsim itibariyle üşüdüğümüzden bizde hemen girip oturduk bir çay içelim
ısınalım dedik ama tekel olmanın verdiği rahatlıkla gayet vasat bir çay ve
kahveyi dünyanın parasına satıyorlar. Belki de genel olarak dağda fiyatlar
böyledir bilemiyorum ama bana aşırı pahalı geldi, şık bir yer olsa ürün güzel
olsa acımam ama gayet dandik bir cafede kötü bir çaya o fiyatı vermek saçma
geliyor insana. Çocuklara teleferik
olayı değişik ve eğlenceli geldi ben korktum ama onlar gayet korkusuzca binip
aşağı indiler, kar olmasa bile kızakla oynamayı da ihmal etmediler.
Uludağ’da çok fazla vakit geçirmeden aşağı merkeze indik
zaten hepimiz acıkmıştık ve heyecanla İskender yemeyi bekliyorduk. Daha önceden
çok methini duyduğum Kebapçı İskender’e gittik önce, Ulu Camii’nin yanından
yürüyerek gidiliyor ama tahmin ettiğimiz gibi kuyruk vardı ve bizim çocuklarla
kuyruk beklemeye halimiz yoktu hepimiz çok acıkmıştık. Zaten içerisi çok küçük
olduğundan sıranın ne zaman geleceği meçhuldü.
Bunun üzerine bizde başka bir İskenderci aradık ve gene çok
tavsiye edilen İskender’e gittik, burası
1867’den beri hizmet veren tarihi bir kebapçı, babadan oğula geçmiş
sanırım. İskender gayet lezzetliydi, öbür tarafta sıra beklemediğimize pişman
olmadık, çocuklar bile afiyetle yedi .
Yemekten sonra Bursa merkezde biraz dolaştık, Bursa gayet
kalabalık bir büyük şehir, İstanbul’dan bir farkı yok J trafik bile var. Saat
Kulesini gördük, çocuklarla biraz dolaştık ama fazla gezmemize fırsat kalmadan
yağmur yağmaya başladı.
Aslında hedefimiz Trilye’ye gitmekti ama yağmur başlayınca
rotayı Mudanya’ya çevirip otele gitmeye karar verdik. Otelimizi gelmeden önce www.booking.com dan bulmuştuk, çok şirin
güzel bir oteldi.Mudanya’da Esman Otel’de kaldık, içi de odaları da , hizmeti
de gayet iyiydi. Çocuklarla otel odasında biraz dinlendikten sonra çıkıp yemek
yiyelim dedik.
Yağmur biraz duraklayınca Mudanya sahile indik, burası biraz
balıkçı kasabalarını hatırlattı bana zaten bütün sahil balıkçılarla doluydu,
bizde birinde oturup karnımızı doyurduk. Çocuklar yağmur çamur dinlemeden
parkta oynadılar bizde yağmura daha fazla dayanamayıp otele döndük.
Ertesi gün yağmur yağmaz diye umut ediyorduk ama sabah
kalktığımızda daha şiddetli bir sağanak yağmur vardı. Otelde kahvaltımızı
ettikten sonra ne yapsak diye düşünürken madem geldik yağmur da yağsa gezelim
dedik. Bir önceki gün gidemediğimiz Trilye’ye gidelim dedik. Tam tepede güzel
manzaralı Çamlı Kahve’ye kendimizi atmak istedik ama bir tatil sabahı
olduğundan kahve doluydu herkes kahvaltı ediyordu bizde az ileride başka bir
cafeye gidip orada mahsur kaldık J
Yağmur dinsin diye bekleyip denizi seyrederek çay kahve içtik.
Baktık yağmurun dineceği yok merkezine indik Trilyenin,
Trilye’de Türkiye’nin en kaliteli sofra zeytinleri üretiliyormuş, bizde soluğu
eski futbolcu Emil’in dükkanında aldık ve birbirinden güzel zeytin ve zeytin yağlarından stok yaptık.
Aslında Trilye’de eski adı Aya Yani Manastırı yeni adı Taş Mektep yani Ruhban okulunu gezmek, Eski St.Stepharos Kilisesi yeni Fatih Camiini görmek, Büyük Kiliseyi gezmek, Şeker Ev yada Liman Restoranda buranın taze balıklarından yemek istiyorduk ama yağmur hiçbirine izin vermedi, çocuklarla sağanak yağmurda gezmek zor olacağından bizde Trilyeyi terk ettik.
Geziye gelirken amacım Mudanya’da Mütareke Evini görmek,
Kumkaya kilisesini, Tahir Paşa konağını gezmek, cevizli lokum almak ve en
önemlisi İznik’e de gitmekti ama işte yağmurdan dolayı 2.gün planlarımız iptal
oldu öğlene doğru Mudanyayı terkedip dönüş yoluna geçtik. Yol üzerinde meşhur
Köfteci Yusuf’u keşfettik, harika köftelerinden yedik ve hatta pişmemiş alıp
eve getirdik. Akşam 8 gibi İstanbul’a döndük.
Bursa gezimiz yarım kalmış oldu bir daha gitmek şart oldu J Bursa merkezde Tophane’yi
gezip, Ülkü pastanesinin meşhur ekler pastalarından almak, İznik’e gidip
Ayasofya Müzesini, Süleyman paşa Medresesini, Yeşil Camiiyi, çini atölyelerini
gezmek, Trilye sahilinde balık yemek için ikinci bir Bursa gezisi yapmamız
lazım. Bir dahaki Bursa gezimiz için tavsiyesi olanlar yorumlara yazarsa çok
sevinirim J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder